16 Mayıs 2008 Cuma

Guerilla Marketing nedir?

Guerilla Marketing nedir? Guerilla” kelimesi ilk olarak tahmin edileceği üzerine bir savaşda ortaya çıkdı. Köken olarak ispanyolcadan gelmektedir. İspanyolların Fransız Napolyana karşı 1807 – 1814 yılları arasında sürdürdüğü direnişde ilk defa bu kavram kullanıldı. Çete harbi, çete mücadelesi anlamına gelen “Guerilla” nın zayıfların silahı olduğunu söyleyebiliriz. Taktiksel olarak da düşmana “asker” olarak görülmeden düşmanı püskürtmek, ortadan kaldırmak için kullanılmıştır. Gerilla yada gerilla taktiği ilk olarak “Özgürlük Savaçcısı – Ernesto “CHE” Guevara” tarafından Avrupa'ya tanıtılmıştır. Gerilla taktikleri akılcıydı, dezavantajları avantaja çeviren bir yapıdaydı. Düşmanı moralmen çökertmeyi hedefler ve onlara bir dakka bile rahat vermeden düşmanı heran savaş olurcasına hazır tutmayı hedeflerdi. Düşman bir dahaki saldırının nezaman nerden geleceğini asla tahmin edemezdi. “Gerilla Taktiği”nin kullanımı ilk olarak 1960 lı yılların ortalarında Amerika'da “Pazarlama ve Reklam” alanında görülmüştür. Bu yıllarda meydana gelen Vietnam istilası ve oradaki halkın gerilla taktiğini başarıyla kullanması Marketing sektörünü etkilemiştir. Şirketler kendi gelirlerini agressiv politikalarla arttırma yoluna gitmiştir. “Guearilla Marketing” in amacı kendi mallarına, hizmetlerine, tekliflerine olan ilgiyi en yükseye çıkarırken bu uğraş için harcanılan kaynakları,masrafları en aza indirmektir. Guerilla Marketing tıpki bir gerilla savaşcısı gibi dikkati başka bir tarafa çekmeye çalışır. Bunu yaparkende uyguladıkları politikalar “ değişik, şaşırtıcı, orginal, eğlendirici” dir. Herşey küçük bir bütçeyle meydana gelir. Guerilla Marketing ilk başlarda sadece küçük firmaların büyük firmalarla daha iyi mücadele edebilmesi için kullanılmışdır.Bundan dolayı gerilla marketing fikrinin öncülerinden Jay Conrad Levinson bu yaklaşımı bir “yıpratma” saldırısı olarak tanımlar. Guerilla Marketing de önemli olan bir noktada esnekliktir. Şirketler yayılma alanlarının, karlarının, aktivitelerinin azalmasını önlemek için her duruma karşı tıpki bir gerilla gibi esnek olmalıdırlar. Kaynaklarını yeni fırsatlara hızlı ve en etkin bir şekilde yönlendirebilmelidirler. Pazar da oluşabilecek hertürlü durumu önceden tahmin etmek,sonsuz rekabet ortamında ayakta kalabilmek içinde bulundukları durumu iyi analiz etmelidirler. Guerilla Marketing de şirketler Marketing stratejilerini oluşturmak için mutlaka fiyat politikalarına dikkat etmek zorundadırlar. Sundukları ürünler , teklifler şaşırtıcı, agresif olmalıdır. Guerilla Marketing uygulamalarının diğer önemli tarafı ise mesajın olabildiğince kişiye en etkin bir şekilde yayılmasıdır. Bunun içinde günümüzde 1 milyar kullanıcıya ulaşan internet paha biçilmez bir uygulama alanıdır. İnternet Blogları, online magazin-gazete-dergiler ile, chat ve forum sayfaları ile etkili bir şekilde iletilmek istenen mesajın yayılması sağlanır. Guerilla Marketing içinde bahsedebileceğimiz bir alt dal ise almanca Moskito Marketing ingilizce ise Mosquito Marketing olarak isimlendirilen “sivrisinek pazarlama” dır.
NOT: Alıntıdır, Melike Hocamın bana ödev olarak vermesiyle, mecburen alıntı yapılmıştır... :)) okuyalım, öğrenelim...

15 Mayıs 2008 Perşembe

Cep Telefonunuzla koku gönderin!




Evet yanlış duymadınız! Alman ConVisual grubunun geliştirdiği teknoloji sayesinde artık sms ve mms aracılığıyla birbirimize koku gönderebileceğiz. 8 yıllık araştırma ve geliştirmenin ardından şu an için 100 farklı koku göndermemiz mümkün. Tabi bu kokuları alıcıya iletmek için o özelliğe sahip bir cep telefonuna ihtiyacımız olacak. Bu teknolojinin 2010 yılında piyasaya sürülmesi bekleniyor.

11 Mayıs 2008 Pazar

Marketing :))

Diplomatin biri fakir bir adama gider ve:
- Oglunun evlenmesini saglayabilirim, der.
Fakir adam yanitlar:
-Asla oglumun hayatina karismam.
-Ama kiz Lord Rothschild'in kizi.
-O zaman baska...
Diplomatin siradaki duragi Lord Rothschild'dir:
-Kiziniz icin bir kismet buldum Lordum.
-Ama benim kizim evlenmek icin cok kucuk.
-Ama bu delikanli hali hazirda Dunya Bankasi Baskan Yardimcisi.
-O zaman baska ..
Diplomat bu sefer solugu Dunya Bankasi baskaninin yaninda alir:
-Size baskan yardimcisi olarak tavsiye edecegim bir delikanli var.
-Ama benim simdi ihtiyacimdan fazla baskan yardimcim var zaten.
-Ama bu cocuk Lord Rothschild'in damadi.
-O zaman baska...

Şahane bir marketing örneği :)) güzel fıkra... :))

9 Mayıs 2008 Cuma

Giyilebilen Reklam Panosu


Lunar Design adlı şirketin ürettiği Blu Jacket ürünü sayesinde yakında insanları birer yürüyen reklam panosu olarak görebiliriz. Bu montların üzerinde e-kağıt adı verilen esnek bir görüntüleme aygıtı bulunuyor.Resimde görüldüğü gibi metro haritasından, reklam vidyolarına kadar her şeyi görüntüleyebilirsiniz. Şimdilik konsept ürün olarak tasarlan Blu Jacket'ın tek sorunu maliyeti gibi görünüyor.

8 Mayıs 2008 Perşembe

SÜPERSTAR VE GÜLEN BOYA


Gülen Boya, hedef kitlesine boyacı ve nalburların yanı sıra kadınları da katmak yeni bir reklam kampanyasına başlamış ve bunun için süperstarımız Ajda Pekkan'a tam tamına bir milyon dolar saymış. Ajda Pekkan'ı seçmelerinin nedeni ise "hiç eskimeyen boya" temasını en iyi şekilde temsil edebilecek ünlü olmasından dolayıymış. Ben de Ajda Pekkan'ın çıtır kız kalma azmine hayranım; fakat bunun için operasyonlara vesaireye bir servet harcadığı aşikar. Yani biz Gülen Boya için her yıl para harcayarak, onun eskimemesini istemeyiz.) Ben ilk Gülen Boya reklamına arabada radyo dinlerken rastladım. Reklamda bir adam Gülen Boya'yı arayarak avaz avaz bağırıyor: "Kaldırın şu Gülen Boya reklamlarını!". Telefonu açan kız hiçbir şey olmamış gibi sakin bir sesle bunun nedenini soruyor. Meğerse adamın karısı bir Ajda Pekkan fanatiğiymiş ve o ne yaparsa onu yapmak istiyomuş. Bu sefer de Süperstar, Gülen Boya kullanmaya başlayınca kadın kocasının kafasını yemeye başlamış. Peki benim anlayamadığım bir şey var. Bu Ajda Pekkan'ın mı yoksa Gülen Boya'nın reklamı mı? Beni böyle düşündüren ise bu reklamda Gülen Boya'nın hiçbir özelliği anlatılmıyor; yanlızca Ajda Pekkan ne yaparsa kadınlar onu yapar mesajı var. Yani Ajda Pekkan'ın Türk kadının idolü olduğu vurgulanıyor. Ee demek ki Süperstar boşuna olunmuyor, 1 milyon dolar alarak başkalarına kendi reklamını yaptırabiliyor.

29 Nisan 2008 Salı

Sevgilinizden, eşinizden memnun değilseniz buyrun buraya :))

- Aşkınızı kafasında saç kalmadıysa,
- Erkeğinizi göbeği yağlanmışsa,
- Sevgilinizi memeleri küçükse,
:)))) değiştirin, hiç ama hiç düşünmeden değiştirin. Bir çiftleşme sitesi için olabilecek en komik reklamlar. Çok güldüm, çok beğendim, çok güzel düşünmüş yapanlar ellerine sağlık...




23 Nisan 2008 Çarşamba

DÜNYA'DA DÜŞEN, TÜRKİYE'DE YÜKSELEN DEĞER


Danışmanlık şirketi olan Millward Brown' ın her yıl geleneksel olarak elli bin markayı 1 milyon tüketiciye sorarak marka değerlerini hesapladığı araştırma sonuçları açıklanmış ve geçen yıl olduğu gibi hatta farkı arttırarak Amerikan internet arama motoru birinci olmuş. Google'ı, iki yıl önce zirvede bulunan ve aynı zamanda Garanti Bankası'nın ortağı da olan General Electircs takip etmiş. Araştırmada BlackBerry en çok güçlenen, Starbucks ise yüzde yirmi beşlik düşüşle en çok değer kaybeden marka olarak belirlenmiş. Starbucks'ın bu durumu beni bir hayli şaşırttı; bu da Türk insanının bu kahve sunulan mekanları çok sevmesinden ve "kahve içtim." demek yerine "Starbucks'ta oturduk." diyerek hava atmasından dolayı olsa gerek. Starbucks Türkiye'ye gireli 5 yıl oldu ve 18 Nisan'da Antalya'ya açtıkları mağazayla birlikte 100 mağazaya ulaştılar. Peki nasıl oluyor da dünyada değer kaybederlerken Türkiye'de hızlı bir şekilde büyüyebiliyorlar?


Amerika'da her köşe başında bulunabilen, insanların alışverişten yorulup oturup kahve içtikleri Starbucks mağazaları, Türkiye'de ise insanların süslenip püslenip arkadaşlarıyla beraber takıldıkları ortam mekanları olmuş durumda. Ülkemizde Starbucks'da kahve içmek bir statü göstergesi. Çoğu zaman sinekten yağ çıkaran, lüks için para harcamayı kerizlik olaran gören halkımız bir kahveye 10 lira verebiliyor. Bu insanların verdikleri paranın sadece çok az bir kısmı kahve için; aslında Starbucks'da oturarak kendilerini manevi olarak tatmin ediyorlar ve yüksek bir sosyal statüye sahip olduklarını hissediyorlar. Bu Starbucks için büyük bir pazarlama başarısı. Bunun arka planına bakacak olursak, ülkemizde kaldırım kahvesi kültürü Starbucks ile ortaya çıkmaya başladı. Daha önceden, kahve sadece evlerde ve klasik Türk kahvesi olarak içiliyordu. Starbucks'a giren kimse ise 40 çeşit kahve seçeneğiyle değişik bir deneyim yaşıyor ve bir kahve parasına istediği kadar oturabiliyor. Kısacası dünyada marka değeri hızla düşen Starbucks, mağazalarında kahveden çok daha fazlasını satarak Türkiye'deki hızlı yükselişini devam ettirebiliyor. Bunda halkımızın 10 liraya sosyal sınıf atladığını hissetmesinin de payı büyük.