16 Mayıs 2008 Cuma

Guerilla Marketing nedir?

Guerilla Marketing nedir? Guerilla” kelimesi ilk olarak tahmin edileceği üzerine bir savaşda ortaya çıkdı. Köken olarak ispanyolcadan gelmektedir. İspanyolların Fransız Napolyana karşı 1807 – 1814 yılları arasında sürdürdüğü direnişde ilk defa bu kavram kullanıldı. Çete harbi, çete mücadelesi anlamına gelen “Guerilla” nın zayıfların silahı olduğunu söyleyebiliriz. Taktiksel olarak da düşmana “asker” olarak görülmeden düşmanı püskürtmek, ortadan kaldırmak için kullanılmıştır. Gerilla yada gerilla taktiği ilk olarak “Özgürlük Savaçcısı – Ernesto “CHE” Guevara” tarafından Avrupa'ya tanıtılmıştır. Gerilla taktikleri akılcıydı, dezavantajları avantaja çeviren bir yapıdaydı. Düşmanı moralmen çökertmeyi hedefler ve onlara bir dakka bile rahat vermeden düşmanı heran savaş olurcasına hazır tutmayı hedeflerdi. Düşman bir dahaki saldırının nezaman nerden geleceğini asla tahmin edemezdi. “Gerilla Taktiği”nin kullanımı ilk olarak 1960 lı yılların ortalarında Amerika'da “Pazarlama ve Reklam” alanında görülmüştür. Bu yıllarda meydana gelen Vietnam istilası ve oradaki halkın gerilla taktiğini başarıyla kullanması Marketing sektörünü etkilemiştir. Şirketler kendi gelirlerini agressiv politikalarla arttırma yoluna gitmiştir. “Guearilla Marketing” in amacı kendi mallarına, hizmetlerine, tekliflerine olan ilgiyi en yükseye çıkarırken bu uğraş için harcanılan kaynakları,masrafları en aza indirmektir. Guerilla Marketing tıpki bir gerilla savaşcısı gibi dikkati başka bir tarafa çekmeye çalışır. Bunu yaparkende uyguladıkları politikalar “ değişik, şaşırtıcı, orginal, eğlendirici” dir. Herşey küçük bir bütçeyle meydana gelir. Guerilla Marketing ilk başlarda sadece küçük firmaların büyük firmalarla daha iyi mücadele edebilmesi için kullanılmışdır.Bundan dolayı gerilla marketing fikrinin öncülerinden Jay Conrad Levinson bu yaklaşımı bir “yıpratma” saldırısı olarak tanımlar. Guerilla Marketing de önemli olan bir noktada esnekliktir. Şirketler yayılma alanlarının, karlarının, aktivitelerinin azalmasını önlemek için her duruma karşı tıpki bir gerilla gibi esnek olmalıdırlar. Kaynaklarını yeni fırsatlara hızlı ve en etkin bir şekilde yönlendirebilmelidirler. Pazar da oluşabilecek hertürlü durumu önceden tahmin etmek,sonsuz rekabet ortamında ayakta kalabilmek içinde bulundukları durumu iyi analiz etmelidirler. Guerilla Marketing de şirketler Marketing stratejilerini oluşturmak için mutlaka fiyat politikalarına dikkat etmek zorundadırlar. Sundukları ürünler , teklifler şaşırtıcı, agresif olmalıdır. Guerilla Marketing uygulamalarının diğer önemli tarafı ise mesajın olabildiğince kişiye en etkin bir şekilde yayılmasıdır. Bunun içinde günümüzde 1 milyar kullanıcıya ulaşan internet paha biçilmez bir uygulama alanıdır. İnternet Blogları, online magazin-gazete-dergiler ile, chat ve forum sayfaları ile etkili bir şekilde iletilmek istenen mesajın yayılması sağlanır. Guerilla Marketing içinde bahsedebileceğimiz bir alt dal ise almanca Moskito Marketing ingilizce ise Mosquito Marketing olarak isimlendirilen “sivrisinek pazarlama” dır.
NOT: Alıntıdır, Melike Hocamın bana ödev olarak vermesiyle, mecburen alıntı yapılmıştır... :)) okuyalım, öğrenelim...

15 Mayıs 2008 Perşembe

Cep Telefonunuzla koku gönderin!




Evet yanlış duymadınız! Alman ConVisual grubunun geliştirdiği teknoloji sayesinde artık sms ve mms aracılığıyla birbirimize koku gönderebileceğiz. 8 yıllık araştırma ve geliştirmenin ardından şu an için 100 farklı koku göndermemiz mümkün. Tabi bu kokuları alıcıya iletmek için o özelliğe sahip bir cep telefonuna ihtiyacımız olacak. Bu teknolojinin 2010 yılında piyasaya sürülmesi bekleniyor.

11 Mayıs 2008 Pazar

Marketing :))

Diplomatin biri fakir bir adama gider ve:
- Oglunun evlenmesini saglayabilirim, der.
Fakir adam yanitlar:
-Asla oglumun hayatina karismam.
-Ama kiz Lord Rothschild'in kizi.
-O zaman baska...
Diplomatin siradaki duragi Lord Rothschild'dir:
-Kiziniz icin bir kismet buldum Lordum.
-Ama benim kizim evlenmek icin cok kucuk.
-Ama bu delikanli hali hazirda Dunya Bankasi Baskan Yardimcisi.
-O zaman baska ..
Diplomat bu sefer solugu Dunya Bankasi baskaninin yaninda alir:
-Size baskan yardimcisi olarak tavsiye edecegim bir delikanli var.
-Ama benim simdi ihtiyacimdan fazla baskan yardimcim var zaten.
-Ama bu cocuk Lord Rothschild'in damadi.
-O zaman baska...

Şahane bir marketing örneği :)) güzel fıkra... :))

9 Mayıs 2008 Cuma

Giyilebilen Reklam Panosu


Lunar Design adlı şirketin ürettiği Blu Jacket ürünü sayesinde yakında insanları birer yürüyen reklam panosu olarak görebiliriz. Bu montların üzerinde e-kağıt adı verilen esnek bir görüntüleme aygıtı bulunuyor.Resimde görüldüğü gibi metro haritasından, reklam vidyolarına kadar her şeyi görüntüleyebilirsiniz. Şimdilik konsept ürün olarak tasarlan Blu Jacket'ın tek sorunu maliyeti gibi görünüyor.

8 Mayıs 2008 Perşembe

SÜPERSTAR VE GÜLEN BOYA


Gülen Boya, hedef kitlesine boyacı ve nalburların yanı sıra kadınları da katmak yeni bir reklam kampanyasına başlamış ve bunun için süperstarımız Ajda Pekkan'a tam tamına bir milyon dolar saymış. Ajda Pekkan'ı seçmelerinin nedeni ise "hiç eskimeyen boya" temasını en iyi şekilde temsil edebilecek ünlü olmasından dolayıymış. Ben de Ajda Pekkan'ın çıtır kız kalma azmine hayranım; fakat bunun için operasyonlara vesaireye bir servet harcadığı aşikar. Yani biz Gülen Boya için her yıl para harcayarak, onun eskimemesini istemeyiz.) Ben ilk Gülen Boya reklamına arabada radyo dinlerken rastladım. Reklamda bir adam Gülen Boya'yı arayarak avaz avaz bağırıyor: "Kaldırın şu Gülen Boya reklamlarını!". Telefonu açan kız hiçbir şey olmamış gibi sakin bir sesle bunun nedenini soruyor. Meğerse adamın karısı bir Ajda Pekkan fanatiğiymiş ve o ne yaparsa onu yapmak istiyomuş. Bu sefer de Süperstar, Gülen Boya kullanmaya başlayınca kadın kocasının kafasını yemeye başlamış. Peki benim anlayamadığım bir şey var. Bu Ajda Pekkan'ın mı yoksa Gülen Boya'nın reklamı mı? Beni böyle düşündüren ise bu reklamda Gülen Boya'nın hiçbir özelliği anlatılmıyor; yanlızca Ajda Pekkan ne yaparsa kadınlar onu yapar mesajı var. Yani Ajda Pekkan'ın Türk kadının idolü olduğu vurgulanıyor. Ee demek ki Süperstar boşuna olunmuyor, 1 milyon dolar alarak başkalarına kendi reklamını yaptırabiliyor.

29 Nisan 2008 Salı

Sevgilinizden, eşinizden memnun değilseniz buyrun buraya :))

- Aşkınızı kafasında saç kalmadıysa,
- Erkeğinizi göbeği yağlanmışsa,
- Sevgilinizi memeleri küçükse,
:)))) değiştirin, hiç ama hiç düşünmeden değiştirin. Bir çiftleşme sitesi için olabilecek en komik reklamlar. Çok güldüm, çok beğendim, çok güzel düşünmüş yapanlar ellerine sağlık...




23 Nisan 2008 Çarşamba

DÜNYA'DA DÜŞEN, TÜRKİYE'DE YÜKSELEN DEĞER


Danışmanlık şirketi olan Millward Brown' ın her yıl geleneksel olarak elli bin markayı 1 milyon tüketiciye sorarak marka değerlerini hesapladığı araştırma sonuçları açıklanmış ve geçen yıl olduğu gibi hatta farkı arttırarak Amerikan internet arama motoru birinci olmuş. Google'ı, iki yıl önce zirvede bulunan ve aynı zamanda Garanti Bankası'nın ortağı da olan General Electircs takip etmiş. Araştırmada BlackBerry en çok güçlenen, Starbucks ise yüzde yirmi beşlik düşüşle en çok değer kaybeden marka olarak belirlenmiş. Starbucks'ın bu durumu beni bir hayli şaşırttı; bu da Türk insanının bu kahve sunulan mekanları çok sevmesinden ve "kahve içtim." demek yerine "Starbucks'ta oturduk." diyerek hava atmasından dolayı olsa gerek. Starbucks Türkiye'ye gireli 5 yıl oldu ve 18 Nisan'da Antalya'ya açtıkları mağazayla birlikte 100 mağazaya ulaştılar. Peki nasıl oluyor da dünyada değer kaybederlerken Türkiye'de hızlı bir şekilde büyüyebiliyorlar?


Amerika'da her köşe başında bulunabilen, insanların alışverişten yorulup oturup kahve içtikleri Starbucks mağazaları, Türkiye'de ise insanların süslenip püslenip arkadaşlarıyla beraber takıldıkları ortam mekanları olmuş durumda. Ülkemizde Starbucks'da kahve içmek bir statü göstergesi. Çoğu zaman sinekten yağ çıkaran, lüks için para harcamayı kerizlik olaran gören halkımız bir kahveye 10 lira verebiliyor. Bu insanların verdikleri paranın sadece çok az bir kısmı kahve için; aslında Starbucks'da oturarak kendilerini manevi olarak tatmin ediyorlar ve yüksek bir sosyal statüye sahip olduklarını hissediyorlar. Bu Starbucks için büyük bir pazarlama başarısı. Bunun arka planına bakacak olursak, ülkemizde kaldırım kahvesi kültürü Starbucks ile ortaya çıkmaya başladı. Daha önceden, kahve sadece evlerde ve klasik Türk kahvesi olarak içiliyordu. Starbucks'a giren kimse ise 40 çeşit kahve seçeneğiyle değişik bir deneyim yaşıyor ve bir kahve parasına istediği kadar oturabiliyor. Kısacası dünyada marka değeri hızla düşen Starbucks, mağazalarında kahveden çok daha fazlasını satarak Türkiye'deki hızlı yükselişini devam ettirebiliyor. Bunda halkımızın 10 liraya sosyal sınıf atladığını hissetmesinin de payı büyük.

20 Nisan 2008 Pazar

Protect your eyes in style with these Diesel sunglasses :))

Here is a pretty witty and extremely funny campaign for Diesel’s ‘Sister Yes’ eyewear. The tagline “Protect your eyes” is used with hilarious shots of asscracks, granny underwear and a fat old lady at the beach in a swimsuit. The campaign was created by Miami Ad School, Sao Paulo, Brazil with art direction by Pedro Henrique Fernandes. I think it is a creative job. While ı am looking the pictures, ı am smiling. It is a very successful and creative work.

18 Nisan 2008 Cuma

SANAL ANTRENÖRLE MOTİVASYON

SANAL ANTRENÖRLE MOTİVASYON

Dünyada bilgisayarlı kondisyon ve fitness cihazları denildiğinde ilk akla gelen isim kuşkusuz Life Fitness. Life Fitness, bilgisayarlı kondisyon ve fitness cihazlarının hem ilk üreticisi hem de şu an bu pazarın lideri durumunda. Life Fitness firması, 2008 modellerinde müşterileri için yepyeni bir özellik geliştirdi. Bu özellik, spor yaparken motivasyon sorunu yaşayanlar ve sürekli bir eğitmenle çalışmayı tercih eden kullanıcılar için geliştirildi. Yepyeni bir özellik olarak kullanıcıların hizmetine sunulan bu uygulamanın amacı; kullanıcının, kardiyo cihazlarından ihtiyacına uygun bir program seçmesine yardımcı olmak, egzersiz süresince en verimli sonucu alması için yönlendirmek ve sonuçları için geri bildirimde bulunmak. Süreç iki farklı sanal antrenör figüründen ( kadın veya erkek ) birinin seçilmesiyle başlıyor. Daha sonra kişi amacına en uygun programı belirliyor ve bu sanal antrenör egzersiz süresince sesli komutlarla yönlendirmeler yapıyor ve motive ediyor. Ayrıca sanal antrenör bir sonraki egzersiz programına geçiş süresi ve içeriğini de oluşturuyor.
Bence; Life Fitness'ın sanal antrenör fikri çok hoş. Çünkü günümüz dünyasında insanların, yaptıkları iş ne olursa olsun o işe karşı motivasyon sağlamaları çok önemli. Şunu biliyoruz ki; maksimum motivasyonla yapılan işten maksimum verim almak çok zor değil. Motivasyon kuşkusuz spor için de çok önemli bir faktör. Ayrıca sporu zayıflamak için yapıyorsanız motivasyonun rolü çok daha büyük. Çünkü insanlar yaptıkları spora, amaca odaklanıp motive olurlarsa en fazla verimi sağlayabilirler. Ayrıca insanlar genelde eğitmenle çalışmayı daha çok tercih ediyorlar. Çünkü hayatta herşeyin bir kuralı ve yöntemi olduğu gibi bilinçli ve sağlıklı bir spor yapmanında kuralları ve yöntemleri var. Life Fitness'ın yeni ürünündeki sanal antrenör fikri bu yüzden oldukça önem taşıyor. Ürünün tanıtımı da çok önemli. Bence bu ürünün tanıtımı televizyonlarda ve dergilerde yapılırsa çok iyi olur. Dergiler şunun için önemli; dergiyi alıp okuyan insanlar zaten belirli bir gelir düzeyini aşmış, bu tür ürünlere ilgi duyabilecek ve satın alma gücü yüksek olan insanlardır. Dergiler sayesinde ürün çok iyi tanıtılabilir. Ve tabi televizyon reklamları, ürünlerin tanıtımı için olmazsa olmazlardan. Tanıtımların içindeki slogan da çok iyi olmalı. Yani kısacası, tanıtımların hem göze hem de kulağa hitap etmesi çok önemli. Bu yepyeni ürünün kondisyon ve fitness cihazları pazarında çok başarılı olacağını düşünüyorum.

6 Nisan 2008 Pazar

UMUT SATMAK


Bu hafta benim için oldukça yıpratıcıydı; çünkü dört tane vizem vardı ve aynı zamanda dersler de devam ettiği için sabahtan akşama kadar okulda kalmak zorundaydım. Bu zor süre içerisinde ah şu sınavlar bitsin, hafta sonu şunu yapacağım, şuraya da giderim, öğlene kadar da uyuyacağım gibi çeşitli planlar yapıyor ve hafta sonunun gelmesini büyük bir umutla bekliyordum. İple çektiğim o zaman geldi ama hayatımda öyle aman aman değişen bir şeyin olmadığını gördüm. Aslında umudun insanı mutlu hissettirdiğini ve istediğimiz şeye ulaştığımızda onun hayalini kurarken aldımız kadar haz almadığımızı düşünüyorum. Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim gibi geyikler yapmayacağım ama araba nasıl yakıtsız gitmiyorsa umudu olmayan insanın da yaşamasını motive edecek bir şey kalmıyor.

İyi de biz burada pazarlamayla alakalı şeyler yazıyoruz felsefe yapmak ne alaka gibi soruları kulağımda duyar gibiyim.) Değinmek istediğim asıl konu, insanların hayata dair beklentileri iyi belirlenip buna göre umutlar pazarlanırsa başarıya kolaylıkla ulaşılabilinir. Kozmetik sektörü bunun en açık örneği; belki piyasadaki ürünlerin güzelliğe etkisi çok cüzi ama insanların içindeki güzel olma umudu bu ürünlere rağbeti arttıyor. Ben şu ürünü kullandım çok güzel oldum diyen biriyle hiç karşılaşmadım fakat bu insanların güzel olma ümidi hep devam ediyor. Özellikle günümüzde piyasada çok fazla ürün olmasından dolayı tüketicinin çok fazla seçeneği var. Bu da ürünlerin yaşam süresini kısaltıyor ve elimizdeki ürünler çok kısa bir zaman sonra demode oluyor. Şirketlerin ise sürekli innovasyonla rekabetçi ortamda pazar paylarını kaybetmemeleri lazım. Tabii ki innovasyonların getirdiği mali bir sonuç var. Ürünlerin aksine umutların içeriği genellikle aynıdır ve pazarlanması daha az masraflı. Baktığımız güzel bir manzara bile zaman içinde alışkanlıktan eskirken, umutlar iyi işlendiği zaman şirkerler iyi kazanımlar sağlayabilir. Tabii bu etik mi, o başka tartışılcak bir konu...

Haydi hayırlı traşlar :)

Bu ara internette çok güzel reklamlar görüyorum. Hakkında konuşulacak çok güzel işler var.
İşte bu traş bıçağı da sırf reklamın güzelliğinden alınır. Dövmeyi bile traşlayabilen bu kadının ve bıçağının ettiklerine detaylı bakmak lazım.
İlk dövmedeki hatunların saçının yarısı gitmekle kalmamış, kaşları da eksilmiş.
İkinci dövmede kaplanın sırtına, patinin yarısına ve kuyruğa adeta ağda yapılmış.
Üçüncü dövmede ise, Cengiz Han'ın saç sakal sinek kaydısı bu bıçakla sağlanıyor.

26 Mart 2008 Çarşamba

Cep Telefonunla Şekerini Ölç!

Cep Telefonunla Şekerini Ölç!

Şeker hastalığının yaygınlaşması sebebiyle hastaların kullandığı ölçüm aletlerinin bulunduğu sektör de gittikçe büyüyor. Uluslararası Diabet Fedarasyonunun yaptığı bir araştırma dünyada 194 milyon şeker hastasının olduğunu ortaya koymuş. Yine yapılan başka bir araştırmada şeker ölçüm aletlerinin bulunduğu sektörün geçen yıl 3.5 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını belirlemiş. Bu da 2005' ten itibaren yüzde 12' lik bir artış demek. Sürekli büyüyen bu pazara LG'de girme kararı almış. Hem telefon olup hem de şeker hastalıgını ölçebilen bu alet, şeker hastalarının yanında birkaç alet taşımasını da engelliyor. LG' nin bu yeni cihazıyla hasta, ölçümü yapmak için parmak ucundan aldığı kanı telefona sürüyor ve telefon da ölçümlemeyi yapıyor.
Şeker hastalığı ani ölümlere yol açabilen kritik bir rahatsızlık olduğu için, şeker hastalarının yanında veya bulunduğu yerde bir ölçüm aleti taşıması şart. Ama bir yandan da hastanın her an yanında ölçüm aletini taşıması zor olsa gerek. Bu yüzden LG' nin geliştirdiği hem telefon olup hem şeker ölçüm özelliği taşıyan bu cihaza, şeker hastalarının büyük bir rağbet göstereceğini düşünüyorum. LG'nin şeker ölçüm aletleri sektörünün büyümesini değerlendirmesi ve böyle bir ürün tasarlaması da oldukça yenilikçi ve iyi bir fikir.Eğer LG beklediği ilgiyi görürse bence diğer telefon firmalarının ürünlerinde de aynı veya benzer özelliklerle karşılaşabiliriz. Hep söylediğim gibi yine ürünün tanıtımı iyi yapılmalı. Yani iyi bir reklam filmi ve iyi bir slogan şart. Ve şunu eklemeliyim ki ileriki günlerde cep telefonlarında daha hangi özellikleri göreceğimizi merakla bekliyorum. :)

22 Mart 2008 Cumartesi

11 KAT ETKİ




Eğer benim yeni şeyler denemeye cesaretim var ve bunları eşime, dostuma ve sosyal çevreme anlatırım diyorsanız "fikrimühim.com" eksta bir şey yapmadan kazançlı çıkabileceğiniz bir site. Sitenin ana işlevi, şirketlerle herhangi bir konuda uzman olan kişileri bir araya getirmek; tabii ki uzamanlıktan kastım akademik olarak değil, örneğin okulunda basketbol denilince başvurulan kişi fikrimühim olarak adlandırılabiliyor, profesyonel basketbolcu veya antrenör olması beklenmiyor. Ağızdan ağıza pazarlamanın pozitif gücünü arkasına almak isteyen büyük şirketler fikrimühimlere yeni ürünleri ve onları nasıl yakınlarına ve arkadaşlarına pazarlamaları gerektiği hakkında bilgi veriyor. Fikrimühimler ise ürünle alakalı yaşadıklarını ve ağızdan ağıza pazarladıkları kişilerin nasıl tepki verdiğini siteye rapor olarak giriyor ve yapılan değerlendirmeler sonucu aldıkları puanlara göre çeşitli ödüller kazanabiliyor. Yani bir nevi bu siteye üye olan insanlar markaların gönüllü temsilcisi oluyor ve markaları yönlendirebilecek bir konumda oluyorlar.



Yapılan çeşitli araştıma ve anketler sonucu pozitif ağızdan ağıza pazarlamanın diğer iletişim yöntemlerine göre 11 kat daha etkili olduğu görülmüş. Bunun bence en büyük nedeni, başta televizyon ve diğer iletişim araçları tarafından mesaj bombardımanına uğrayan insanlar ya bu mesajlara duyarsızlaşıyor ya da "Bütün firmalar kendini daha fazla satmak için en optimum olarak gösteriyor." mantığıyla mesajlara karşı bir refleks geliştiriyorlar. Diğer bir yandan ağızdan ağıza pazarlamada bence mesajlar karşı tarafdan tam bilinçli bir şekilde algılanmıyor ve bunun sonucunda insanları çok daha fazla etkileyebiliyor. Mesela bir arkadaş grubu içerisindeki bir kişi arabalarla ilgili çok şey biliyorsa, diğer grup üyeleri araba alacağı zaman bu kişiye başvurur ve dediklerine büyük önem verir. Çoğu zaman bu kişinin verdiği bilgiler grup üyeleri içn televizyondaki araba reklamlarının verdiği bilgilerden çok daha önemlidir; çünkü reklamın satış arttırma kaygısıyla verildiği anlaşılabiliniyor. Sonuç olarak "fikrimühim.com" güzel bir fikirle, hem tüketicilere üreticileri etkileme şansı veriyor hem de şirketlerin pozitif ağızdan ağıza pazarlamadan faydalanmasını sağlıyor.

21 Mart 2008 Cuma

SİYASET PAZARI


Güzel ülkemizin yarısı AK Partili iken böyle bir reklam vodafone'a tavan yaptırtır diye düşünüyorum :) AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış, partilerinin kapatılması halinde minimum oy oranının yüzde 62 olacağını söylemiş, herşeye gerekli gereksiz tepki veren bi toplum olarak ve siyasetle iç içe bi aileden gelen ben de bunun böyle olacağını, oyların artacağını düşünüyorum... Umarım kapatılsın derken oylar yükselmez ve AK partinin siyaset pazarındaki yeri büyümez...

18 Mart 2008 Salı

KİŞİYE ÖZEL, EN SAĞLIKLI YATAK

KİŞİYE ÖZEL, EN SAĞLIKLI YATAK

Evoteks firması dünyanın ilk kişiye özel yatağını üreterek yatakta bir devrimi gerçekleştirmiş. Herkesin bildiği gibi sağlıklı bir yaşam için en önemli unsurlardan biri uyku. Ve uyku süreci zihinsel ve bedensel fonksiyonların düzenlendiği aktif bir süreç. 24 saatin her anının verimli bir şekilde geçmesi için uyku çok önemli. Evoteks firması tüketicilerin bu ihtiyacına en uygun cevabı nasıl verebiliriz diye düşünmüş ve Dr. Mattress' i üretmiş. Dr. Mattress yatakları herkesin kilosu, boyu, vücut şekli için özel olarak tasarlanıyor. Evli çiftler için de her iki kişinin ayrı ayrı ölçümleri yapılarak bir yatakta toplanıyor ve her kişi için ideal basınç dağılımı, yatış ısısı ve sağlıklı omurga duruşu sağlanacak şekilde üretilen biyometrik yataklarda kullanılan destek ve konfor sistemi sayesinde yatağın iki tarafı farklı biyometrik ölçümlere göre hazırlanabiliyor. Doktorlar ve fizyoterapistler eşliğinde yapılan ölçümler, özel bilgisayarlı bir yatağa yatılarak gerçekleşiyor. Ve kişilerin özel biyometrik haritaları uzmanlar tarafından yorumlanıp bu bilgiler eşliğinde kişiye özel yataklar hazırlanıyor. Ayrıca Dr. Mattress yatakları ortapedik ve ergonomik özelliğe de sahip.
Günümüz dünyasında, fiziksel sağlık problemi (özellikle bel ağrısı vb. ) ve uyku problemi çeken birçok insan var. Bence, Dr. Mattress yatakları hem fiziksel sağlık problemi çeken insanlar hem de uyku problemi çeken insanlar için çok ideal. Bu ürünü alan müşterilerin daha çok orta yaş ve üstü insanlar olabileceğini düşünüyorum. Ürünün tanıtımı için de çok iyi bir reklam filmi şart. Reklam filminin biraz önce de değindiğm gibi alıcıların daha çok orta yaş ve üstü insanlar olabileceği düşünülerek tasarlanması gerekiyor. Ve reklam filminde ürünün tüm özelliklerinin etkileyici bir şekilde vurgulanması gerekiyor. Ayrıca sağlıklı bir uykunun insanların gün içerisindeki aktiviteleri için çok gerekli bir unsur olduğu çeşitli söylemlerle vurgulanması da insanları etkilemede başarılı bir yöntem olabilir. Bunların yanında güçlü, etkileyici bir sloganın bulunması da çok önemli bir faktör. ( kendimden biliyorum :) ) Ayrıca şunu belirtmeliyim ki Dr. Mattress ismi ( türkçe anlamıyla doktor yatak anlamına geliyor. ) oldukça güzel ve ürünün özelliklerini içinde saklayan gizemli bir isim.

13 Mart 2008 Perşembe

Türkiye'nin sembolü lale olmamalı!


Bildiğiniz gibi Türkiye 2000 yılından beri logo olarak laleyi kullanıyor. Dünyada herhangi birine lale deyince aklına gelen ilk şeyi sorsanız Hollanda der, hatta Türkler için de durum aynı bence. Başka bi ülkeyle özdeşleşmiş bir sembolü nasıl kendi sembolümüz olarak kullanabiliriz ki? Tamam lale aslında bir Anadolu bitkisi, Hollandalılar zamanında bu bitkinin soğanlarını alıp alıp ülkelerine götürmüş ve bu bitki Hollanda'nın sembolü haline gelmiş. Lalenin aslında bir Türk bitkisi olduğunu dünyada bizden başka bilen mi var sanki, tutmuşlar bi de bunu logo yapıyorlar! Önemli olan insanların kafasındaki algınızdır, e Türkiye denince de kimsenin aklına lale gelmediği aşikar.E bu ne perhiiz bu ne lahana turşusu!

Yalanabilir Reklam :)


Welch's adlı bir meyve suyu firması geçen ay People dergisine çok ilginç bir reklam verdi. Aslında ilk bakışta normal bir dergi reklamıymış gibi gözüksede, meyve suyu şişesi resminin altındaki etiketi kaldırıp, arkasındaki kısmın tadına bakabiliyorsunuz:) Böylece meyve sularının tadı hakkında bir fikre sahip olabiliyorsunuz.

12 Mart 2008 Çarşamba

Çok sağlam bir kağıt havlu :)

Scottex firması, Scottex Marka Kağıt Havlu üreten, İtalya, İspanya, Belçika gibi çeşitli ülkelerde ürünleri kullanılan bir firmadır. Hedef kitlesi içinde yer alan restaurant sahiplerini ürününün sağlamlığı konusunda ikna edebilmek için ilginç bir yöntem kullanmış; tüm restaurant sahiplerine, Scottex kağıt havludan imal edilmiş mektuplar yollamışlar, mektup kağıdı olarak kullanılan kağıt havlu, sağlamlığın göstergesi olarak ayrıca bir zarfa koyulmadan postalanmış.
Zarfın içerisindeki mektupta şunlar yazıyor;

Sn………… Kağıt havlularımızın ne kadar sağlam olduğunu size anlatabileceğimiz birçok yol var; TV reklamları, dergi ilanları… ama en iyi yolun bu olduğuna inanıyoruz, çünkü kanıt elinizin altında!

http://www.scottex.com/it/Home.html

Bence güzel bir yöntem, akıllıca, hatta renkli, kokulu ya da desenli kağıt havluları varsa değişik konseptlerde kullanabilirler. Böyle bir mektup alsam hem gülümser hem ikna olurdum…

11 Mart 2008 Salı

MARKALAŞAN TÜRK TEKSTİLİNİN ÖNCÜSÜ MAVI JEANS







Tekstil sektöründe özellikle Denizli sayesinde inanılmaz bir gelişme gösterdik. Tüm dünyaya bir yılda yaklaşık 1.5 milyar YTL tutarında ihraç yapmışız. Bu durum iyi, hoş ama işin asıl kaymağını başkalarına yedirmeden markalaşmaya gitmeliyiz. Elbette, globalleşmeyle beraber özellikle Çin'i de dikkate alırsak fiyat rekabeti oldukça zor; fakat araştırma, geliştirme faaliyetlerine yönelir ve pazarların boşluklarını yakalayıp doğru müşteri kitlesi seçilirse Türk markalarını yaratabiliriz. Artık büyük tekstil şirketleri sattıkları ürünleri başka yerde ürettirip sadece markaları sayesinde çok büyük paralar kazanıyorlar. Maalesef Türkiye'de çok az markalaşabilmiş tekstil şirketi var.





Tekstilde markalaşmayı savunan biri olarak verebilceğim en güzel örnek Mavi Jeans. 17 yılda 50 ülkeye ihraç yapan Mavi Jeans, 4600 satış noktası ile global bir marka olmuş durumda. Her uluslarararsı dev olmayı isteyen şirket gibi Mavi Jeans, çok büyük risk alıp Rusya, Ortadoğu gibi pazarlar yerine Amerika ve batı pazarlarını tercih ederek bir deyimle tereciye tere satmaya çalışmış. Onların devlerin çarpıştığı bu pazarlarda başarılı kılan ise pazarların boşluklarını çok iyi yakalayabilmiş olmaları ve başarılı olmuş ürünleri her pazara sunmak yerine her bölgenin kültürel özellikleri ve insan yapısına göre farklı ürünler sürmek olmuş. Ürünlerinin büyük bir bölümünü Türkiye'de ürettiren Mavi Jeans, markalaşmaya önem vererek sadece reklama 30 milyon dolar harcamış ve bunun meyvelerini almış; Mavi Jeans genel müdürü Nurettin Kantarelli'nin dediğine göre çocuğuna Mavi ismini koyanlar bile olmuş.





Çin ve Hindistan kadar ürünleri ucuza maledemesek de jeopolitik konum itibariyle onlara göre daha avantajlıyız. Sonuç olarak bu kadar çok fabrikamız, makinamız, ve insan gücümüz varken yabancı şirketlerin hamallığını yapmak yerine Mavi Jeans gibi markalaşmayı başarabilirsek çok büyük kârlar yapan global Türk tekstil şirketlerine sahip oluruz.

9 Mart 2008 Pazar

Çocuk Obezlerin Yarattığı Yeni Bir Pazar

Çocuk Obezlerin Yarattığı Yeni Bir Pazar

Özellikle Amerika' da obezite hastalığının küçük yaşlara kadar gerilemesiyle beraber, anne ve babalar çocukların obeziteye yol açacak ürünler tüketmesinden şikayetçi olmaya başlamışlar. Var olan bazı içecek markalarının obeziteye yol açması nedeniyle de okullarda bu ürünler yasaklanmış ve Thomas Arndt isimli bir pazarlamacı bu durumu 4 fırsata dönüştürmüş. Arndt' ın bunu değerlendirmesi ise Beverage Marketing tarafından yapılan araştırma. Çünkü bu araştırmaya göre; 2001 yılında 114 milyon dolar olan vitaminli içecek sektörü 2006 yılında 1.5 milyar dolara yükselmiş. Bu pazarın büyüdüğünü gören Arndt bu pazara yönelik ürünler geliştirmiş. Bu ürünler kasları güçlendiren, bağışıklık sistemine ve beyine yararlı, vitaminli ve az şekerli ürünler. Y şeklindeki bu ürün aslında bir su. Ama bu suyu çocuklar için özel kılan, suyu içtikten sonra içinden farklı oyuncakların çıkması. Çocuklar da her seferinde suyu içtiklerinde hangi oyuncakların çıkacağını merak ediyor. Kinder Sürprizde uygulanan böyle bir strateji de çocuk içecekleri pazarında başarılı olmuş.
Benim fikrimce, Arndt' ın Beverage Marketing tarafından yapılan bu araştırmayı değerlendirmesi yenilikçi fikirlerin tasarımı açısından çok iyi bir fikir. Ve gerçekten de gerek çocuklar için gerek yetişkinler için diyet ve sağlıklı ürünler sektörü büyüyen bir pazar. Çocuklar için tasarlanan, suyu içtikten sonra içinden oyuncak çıkması fikri çocukların bu ürüne karşı ilgisini çekebilecek bir fikir. Kinder Sürpriz ürününde uygulanan bu stratejinin çocukların ilgisini çeken çok iyi bir pazarlama şekli olduğunu biliyoruz. Çok iyi bir reklam filmiyle de bu ürünün pazarlaması güçlendirilebilir. Reklam filminin ürünün sağlıklı ve diyet ürünü olması açısından anne ve babalara hitap etmesi, eğlenceli yönüyle de çocukların ilgisini çekebilecek yönde olması gerektiğini düşünüyorum.

6 Mart 2008 Perşembe

KIRP GÖZÜ, PATLATSIN ŞARKIYI





Japonlar yine bilim dünyasını nasıl allak bullak ederiz diye kafa çatlatırken, bu kez gençlerin ellerinden düşürmediği iPod'a el atalım demişler. Herhalde yeni nesilin çok yorulduğunu düşünen ve parmaklarımızın bu kadar efor sarfetmesine dayanamayan Osaka kentindeki "düşünceli" mühendisler göz kapağının hareketlerine duyarlı olarak çalışan iPod üretmişler. Bu dâhi müzik oynatıcıları, kulaklık ya da gözlüklere yerleştirilen ve cildin hareketlerini algılayan sensörler sayesinde çalışıyormuş. Gözünüzü bir saniye boyunca güçlü bir şekilde kapattığınızda şarkı geri sarılıyor, diğer gözünüzü kapattığınızda ise şarkı çalmaya başlıyor, eğer olur da iki gözünüzü birden kapatırsanız şarkıyı durduruyor ya da devam ettiriyorsunuz. Gerçi bu sistemin japonların işine yarayacağını zannetmiyorum, çünkü onların gözlerinin açık olup olmadığını anlayacak bir teknolojinin daha olduğuna inanmıyorum.)) Bu sistemin özü kızılötesi sensörlerin algıladığı sinyallerin iPod içindeki bir mikrobilgisayara iletilmesiymiş. Şimdi doğal olarak ben bu aleti kullanırken kasılırım, şeytan dürter beni oramı buramı oynatırım veya bir espride kahkayı patlatırken ağzımla burnum yer değiştirir sonra bu aletin hali nicedir diye düşünüyorsanız, korkmayın; çünkü Kazuhiro Tanugichi, sistemin yemek yerken, konuşurken, yürürken ve koşarken dahi arızaya sebep olmayacağını, yanlışlıkla ya da istem dışı yapılan cilt hareketlerinin iPod'u etkilemeyeceğini kaydetmiş.




Bu gelişme eminim bilim dünyasında çığır açmıştır; fakat yaşamaktan keyif almayacağımız bir Dünya'ya doğru gittiğimizi düşünüyorum. iPod'a katılan bu yeni özelliğin hiçbir espirisi yok ve bu tür teknolojik gelişmeler yavaş yavaş bizi putlaştırıyor. "İnsan, düşünen bir hayvandır." özlü sözünden " İnsan sadece düşünen, en ufak hareketten ızdırap çeken varlıktır." olgusuna doğru gidiyoruz, çünkü yakında bu aletler bizim beynimizi okuyabilecek ve biz böylece bir günü kalori harcamadan bitirmeyi başarabileceğiz. Ayrıca filmlerde gördüğüm zaman saçmalık olarak adlandırdığım, robotların insanların zekasını geride bırakarak Dünya'ya sahip olmaya çalıştıkları senaryolara inanmaya başladım.




Metehan Sorkun

4 Mart 2008 Salı

Google'da kendi logonuzu görmek istermisiniz?

Google'da kendi logonuzu görmek istermisiniz?

Yarışma Detayları ve Önemli Tarihler:


En Son Kayıt Tarihi
31 Mart2008
Logonuzu Yollayabileceğiniz Son Gün
31 Mart 2008
İlk 30 Logonun Seçilmesi
10 Nisan 2008
Kazanan Logonun Google Ana SayfasındaYayınlanması
23 Nisan 2008

Katılımcıların logolarının 23 Nisan konulu olması gerekmektedir. Farklı temalı çizimler yarışmadışı kalacaktır. Katılımların son kabul tarihi 31 Mart 2008 günü gece yarısına kadardır. Bu tarihten sonra yapılacak başvurular yarışmada değerlendirmeye alınmayacaktır. Kazanan Google logo çizimi www.google.com.tr giriş sayfasında 23 Nisan2008 günü bir gün süreyle gösterilecektir. Yarışmada dereceye giren ilk 30tasarımcıya Google Katılım Sertifikası, ilk 10 tasarımcıya Google Lava lambave kazanan tasarımcıya 24” Apple iMac verilecektir. Kazanan, Google çalışanlarından oluşan bir jüri tarafından 23 Nisan temasını en iyi şekilde sunduğu düşünülen logolar arasından seçilecektir. Orjinal çizimlerinizi saklamanız gerekmektedir. Kazananlar açıklandığında Google çalışmalarınızı sizden isteyecektir. Katılım başvuruları geri gönderilmeyecektir. Bir kişi sadece bir başvuru yapabilir. Logalarınızı elle yada bilgisayarınızda çizebilirsiniz. Unutmayın, kazananlar arasında olmanız durumunda orijinal çizimleriniz sizden istenecektir. Sorularınız için: logoyapsana@google.com

Vee birkaç logo örneği :))
















fenerbahçe'm hadi











HADİ FENERBAHÇE'M....
YENİCEZ İNŞALLAH...
2-1 DİYORUM...






TEB' DE MOLALI KREDİ

TEB 'DE MOLALI KREDİ

Türkiye Ekonomi Bankası Türkiye' de bir ilki gerçekleştiriyor. Bildiğimiz üzere Türkiye' de bankalar mortage, taşıt kredisi ve ihtiyaç kredisi veriyor. Ama TEB' in özelliği, bu kredilerde molalı kredi uygulaması. Reklamlarında, ' kredinizi TEB' den alın her yıl istediğiniz 2 ay ödemeyin rahat edin' sloganını kullanarak uygulamalarını piyasaya sürdüler. Reklam filmlerinde Avrupa Yakası' nın Burhan Altıntop' u, asıl adıyla Engin Günaydın' ı oynatmaları çok iyi bir fikir. Çünkü, tüm Türkiye' nin tanıdığı beğendiği bir yüzü oynatmaları reklamın izlenme oranını arttırıyor. Reklamda Engin Günaydın' ın söylediği TEB' de molalı kredi var aşkımızda da olabilir ve TEB' de molalı kredi var uçakta da olabilir söylemleri hem çok güldürücü hem de müşterinin ilgisini çekebilecek bir fikir. Ayrıca bu molalı kredi fikri, bankada çalışan bir güvenlik görevlisinin tatile çıkmak için kredisine mola istemesiyle olmuş. Ve çalışanlarının önerilerini değerlendiren banka bu öneriyi çok beğenmiş ve uygulamaya koymuş. TEB' in çalışanlarının bir anlamda müşteri gözüyle fikirlerini alması ve bunları değerlendirmesi bankanın performansının ve işleyişinin değerlendirilmesi açısından çok iyi bir fikir. Takip ettiğim kadarıyla bankanın kredi talepleri artmış. Burdan şunu anlıyoruz ki; iyi bir reklam fikri ve olaylara müşteriler açısından bakmak talebi ve prestiji arttırıyor.

3 Mart 2008 Pazartesi

A JOKE :)

JOKES

The manager of a large corporation got a heart attack, and the doctor told him to go for several weeks to a farm to relax. The guy went to a farm, and after a couple of days he was very bored, so he asked the farmer to give him some job to do.The farmer told him to clean the shit of the cows. The farmer thought that to somebody coming from the city, working the whole life sitting in an office, it will take over a week to finish the job, but for his surprise the manager finished the job in less than one day.The next day the farmer gave to the manager a more difficult job: to cut the heads of 500 chickens. The farmer was sure that the manager will not be able to do the job, but at the end of the day the job was done.The next morning, as most of the jobs in the farm were done, the farmer asked the manager to divide a bag of potatoes in two boxes: one box with small potatoes, and one box with big potatoes. At the end of the day the farmer saw that the manager was sitting in front of the potatoes bag, but the two boxes were empty.The farmer asked the manager: "How is that you made such difficult jobs during the first days, and now you cannot do this simple job?"The manager answered: "Listen, all my life I'm cutting heads and dealing with shit, but now you ask me to make decisions... :)

27 Şubat 2008 Çarşamba

Merhabalar arkadaşlar :) Bloğumuz vatana millete hayırlı olsun... :)